Işık ve gölge ile birbirine bağlı yağlı boya dünyasında, mücevher sadece tuvale gömülü parlak bir parça değil, sanatçının ilhamının yoğun ışığıdır ve zaman ve mekandaki duygusal habercilerdir. Her mücevher, ister gece gökyüzü kadar derin bir safir veya sabah güneşi kadar muhteşem bir elmas olsun, hassas fırça darbeleri tarafından hayat verilir ve gerçekliğin ötesinde rüya gibi bir parlaklık yanıp söner.
Resimde mücevher sadece maddi lüks değil, aynı zamanda ruhun monologu ve rüya besindir. Onlar ya da güzelliğin boynuna sarılmış, verimsiz bir cazibe eklemek; Ya da Kraliyet Ailesi'nin tacını süsleyerek, güç ve zafer ihtişamını gösteriyor; Ya da eski bir hazine sandığında sessizce yatıyor, yılların sırlarını ve efsanelerini anlatıyor.
Yağlı boyayı ortam olarak kullanan sanatçı, izleyicinin soğuk dokuyu hissedebileceği ve çağrıyı eski zamanlardan hissedebilmesi için her bölümü ve mücevherlerin her ışığını kasıtlı ve canlı bir şekilde tasvir eder. Işık ve gölge, mücevher ve karakterlerin değişikliklerinde, manzara birbirleriyle karışır, gerçek ve müstakil bir rüya resmini bir araya getirir, insanların şımartmasına izin verir, oyalanır.
Bu sadece yağlı boya tablolarının bir sergisi değil, aynı zamanda sizi gerçeklik ve fantezi arasında mekik yapmaya davet eden ve yağlı tablolardaki bu eşsiz mücevherlerin ebedi cazibesini ve ölümsüz efsanesini takdir etmeye davet eden manevi bir yolculuktur.


















Gönderme: Eylül-09-2024